Yılmaz Kaya AYLANÇ
Aslında bugün başka bir konuda yazmayı düşünmüştüm:
Adı Proteo. Meksika’dan kalkıp gelmişlerdi. Ülkemizin yıkıma uğradığı depremde insanımıza destek olmak, onları enkaz altından kurtarmak için. 16 arama kurtarma köpeğinden biriydi. İki canlı kurtarmaya imza atmış Proteo, yaşlılığa bağlı nedenlerle Adıyaman’da hayata gözlerini yumdu. Meksika Savunma Bakanlığı ona bir törenle veda etti. Törende, bakıcısı Onbaşı Carlos Villeda Marquez bir konuşma yaparak, “Havlama sesin sustu, artık onu duyamayacağım. Gidişin için çok üzgünüm dostum sevgili dostum. Öbür dünyada kim varsa, şimdi onlar için koş ve onları kurtar” dedi.
Teşekkür ederiz PROTEO!
Şimdi asıl yazı konumuza dönmek istiyorum.
Ülkemizde gün geçmiyor ki olağan dışı işler olmasın. Bazen hangisini yazacağınızı şaşırıyorsunuz.
Anormal davalar, ahlak anlayışında bir yerlere sığdıramayacağınız konular, yasaklar ve devletin başından yükselen ağza alınmayacak sözler!
Fakat öyle böyle değil, dünden bu yana anormal bir skandal ile yatıp kalkıyoruz.
Öyle bir skandal ki, anlatılır gibi değil. İlk duyulduğunda kimse kulaklarına inanamadı.
Eminim herkes, ‘bu doğru olabilir mi’ diye düşündü.
Ama doğruydu!
Kızılay, binlerce depremzede çadır beklerken, stoklarında bulunan çadırları Ahbap yardım kuruluşuna para karşılığı satmış.
İlkokul günlerimizde pek çok kol faaliyetleri vardı. Trafik Kolu, Gezi Kolu gibi en itibarlı olanlarından biri de ‘Kızılay Kolu’ydu.
Hepimizin hafızalarında en güzel yerde olan, nerede ihtiyaç oluşsa ilk önce Kızılay gider, çadır kurar, yemek tencereleri kaynar, battaniye ve ilk yardım faaliyetlerine başlardı.
Yardımseverlerimiz de ne zaman bir bağış yapmak istese ilk akla gelen Kızılay olur, gerek mülk gerekse maddi yardımlar bu güzide kurumumuza yapılırdı.
14 Nisan 1877 tarihinde kurulan ve adı “Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti” olan Kızılay, o tarihten beri hizmet vermektedir.
Çocukların kumbaralarını açıp yardım için harçlıklarını verdiği Kızılay’dan, Ensar Vakfına Kızılay’ın 8 milyon dolar bağışladığı günlere geldik.
Oysa Kızılay, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olarak sağlayan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur.
Kızılay için iddialar bitmiyor.
Yönetimi ile ilgili iddialardan, paralel Kızılay kurduklarına, stoklarında bulunan çadırları kuzey Suriye’deki ayrılıkçılara 200 bin üzerinde çadır ve yiyecek yardımına, şimdi de depremde çadır diye feryat eden yurttaşlarımız varken çadırları para karşılığı Ahbap ve Türk Eczacılar Birliği’ne satmaya kadar.
Yani neresinden baksanız her biri ayrı bir skandal.
Yani Kızılay’da tuz kokmuş.
Bu deprem felaketi sırasında gördük ki, iktidar; ‘yapılabilecek bir şey varsa sadece ben yaparım, kurtarılacaksa ben, yardım dağıtılacaksa ben, yardım toplanacaksa ben, yangın söndürülecekse ben’ durumunda. Böyle olunca da hiçbir şeyi tam ve istenilen biçimde yapamaz haldeler.
Sanırım bu da sinirlerini bozuyor yetkililerin!
Ancak bu kadar olumsuzluk sonrası halkın da sinirleri bozulmuş olacak ki, Cumartesi günü Fenerbahçe, Pazar günü de Beşiktaş maçlarında önce depremzedeler için tribünlerden atkı, eldiven, bere ve oyuncaklar atılırken, ardından “Hükümet İstifa” sesleri duyuldu.
İktidar yanlıları ve ortağı bu duruma öfkelenirken, ben ilk defa, ‘sahaya atılan yabancı maddeler’e alkış tuttum ve gözyaşlarıma hakim olamadım.
Sanırım siz de!
Ama aynı zamanda en karanlık anda içimdeki umut ışıkları bir kez daha ışıldadı.
İnsanımız o kadar güzel ki, eminim kimse karışmasa biz o kadar güzel, birlikte kardeşçesine yaşarız ki!
Neyse, stadyumlardan gelen bu sesler sonrası iktidar ortağından bir mesaj silsilesi gelerek bu “durumun devamında kulüp başkanları tedbir almazlarsa maçların seyircisiz oynanması” gerektiğini söyledi.
Ve bunca kayıp yurttaşımıza, geç giden kurtarma görevlilerine, yardımların zamanında dağıtılamamış olmasına, çadır konusunda şu an bile ihtiyaçları karşılamamış olanlardan değil de Beşiktaş üyeliğinden istifa haberi geldi. Aracının plakası bile BJK olan Sayın Bahçeli, bu tezahürat sonrası çok sevdiğini söylediği Beşiktaş üyeliğinden istifa etti. Oysa biz istifa-istifaları, başarısız kurum yöneticileri ve görevlilerinden beklerken!
Evet, gördüğümüz gibi yurttaşların çok doğal olan düşünceyi açıklama haklarına “kapatırım” diyen anlayış, stadyumları seyirciye kapatırım, TMMOB Türkiye Makine Mühendisleri Odası’nı kapatırım, TTB Türk Tabipleri Birliği’ni kapatırım, Üniversiteleri kapatırım, Yurtları kapatırım, Ekşi Sözlüğü kapatırım, Twitter’ı kapatırım, İnternet’i kapatırım, Medyayı kapatırım, Partileri kapatırım, Belediyeleri kapatırım demek;
“Başka çözümüm yok” demek anlamına gelmiyor mu?
Devleti ticarethane gibi yöneteceklerini söyleyen anlayış bugün enkaz altında kalmıştır.
Bu yasakçı anlayış ile liyakat ve bilimden uzaklaşan, kurumların yandaşlarca yönetildiği ülkemiz bunun sonuçlarını sadece imar afları ile yitip giden canlarımız, yıkılan binalarımız ile ödemiyor. Tüm ulusun aydınlık geleceği ile de ödüyor.
Bunca yaşanandan sonra bir kişinin bile istifa etmemiş olmasını da halkımızın çok iyi değerlendireceğini düşünüyorum, değerlendirmeli de!
Artık temiz ve ahlaklı siyaset bizde de olsun! (27.02.2023)