BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Bazı bazı size de, yaşadıklarınız, tanıklıklarınız katlanılmaz gelir mi?
Yaşadıklarınız, tanıklıklarınız karşısında gülseniz mi ağlasanız mı, sussanız mı bağırsanız mı bilemez bir ağırlık çöker mi üstünüze?
‘Ağırlık’tan kastım, gördüklerinizin, duyduklarınızın yalan-dolan düzeyinin yüksekliğidir.
Ötesi, çevrenizin bunca ‘yalan-dolan’ ile kuşatılmış olmasından ötürü adeta bir tür boğulma hissi yaşamak!
Böyle böyle yük olmaya başlar herşeyler insana. Altından kalkılamayacak kocaman samimiyetsizlikler, ikiyüzlülükler … Yıllarcadır ‘değer’ diye bildiğiniz, tutunduğunuz ne varsa neredeyse tümünün anlamsızlaştırıldığı saçma sapan bir boşluk! …
…
Yazdıklarımın adresini netleştirme zamanı geldi sanırım:
21 yıllık AK Parti iktidarının sevgili ülkemi getirdiği yerden söz etmeye çalışıyorum. Olmayanı olmuş olanı da olmamış gibi göstermeye çalıştıkları yerden …
Göz göre göre gelinen ve geçen o yıllar içinde aramızdan ayrılan büyüklerimizin anılarıyla da beslenen bir başka büyük sorumluluk olarak yıllardır bizden beklenen bir başka yerden de elbette …
…
İktidar sözcülerinin, insanın gözlerine, kulaklarına inanamayacağı ölçülerde, daha doğru deyişle ‘ölçüsüzlüklerle’ yapıp ettiklerine bakınca, içine sokulmak istendiğimiz ‘uçsuz tünel’den çıkmamızın ne denli yaşamsal bir kurtuluş olacağını bir kez daha anlatmaya çalışıyorum.
Bunun, oluşturulmak istenen bir tuzak olduğuna özellikle ve yine ve yine dikkat çekerek, ‘yaşamsal kurtuluş’umuzdan söz etmek istiyorum. Bunu en güzel anlatabilecek cümlem ise şu:
‘Dünyanın en iyi, en güzel muhalefeti’ne sahip olduğumuzu düşünüyorum.
Hatta bu iddiamı abartıp, sıkça kullanılan bir reklam cümlesiyle: “Biz daha iyisini ya da daha güzelini yapana kadar en iyisi, en güzeli” bile diyebilirim sevgili ülkemin muhalefet becerisinde vardığı son nokta için …
Ama elbette biz artık algılarımızı, duygularımızı son durumumuzla uygunlaştırıp hedefi yükseltmeli, ‘daha iyi, daha güzel muhalefet’ değil iktidarı kazanma kulvarına geçtiğimizi farketmeli, görmeli, ötesi kabul etmeliyiz.
Farkında mısınız, halâ daha gücümüzün yeterince farkında değiliz. İnanasımız gelmiyor bir türlü. “Nasıl olur, olur mu, yok yok olmaz, bi’ çapanoğlu çıkar yine ille de …” gibi gibi endişe kalıpları dolaşıyor, uçuşuyor aklımızda, dillerimizde, kulaklarımızda …
Bu hallerimizde, 21 yıllık iktidar sahiplerinin ‘gerçek dışı’ ve de ‘tehditkâr’ tekrarlarının da etkili olduğu kesin: Örneğin; “14 Mayıs 2023, Batı’nın siyasi darbe girişimidir” dedi biri. Bir başka biri de “2023 seçimlerinde bir iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlık sürecine darbe olur” diyebildi. Ve “Onlar ‘kandil’den emir alıyor” dedi Erdoğan yine. Kendilerininse ‘Allah’tan emir aldıklarını söyledi ve “Benim milletim ‘kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez” diye de ekleyebildi …
Ne büyük saçmalıklar! Boylarından büyük bu laflarla tünel tuzakları oluşturuyorlar sözde. Yine yine bu tuzaklara düşenler oluyor elbette, ne üzücü ki! Ancak aklımızla bu sınır tanımaz dalga geçme tavrını elimizin tersiyle itip yürümeliyiz, yürüyoruz.
Bir de ‘zamanlaması manidar’ doğal gaz ve petrol keşifleri var! “Ayranımız yok içmeye” hallerindeyken pişirip pişirip “müjdeliyorlar” bunları … Uzun uzun yazmam gereksiz. Komik, tek kelimeyle komik.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘pis işler’ diye adlandırdığı “seçim sürecine siber saldırı” ihtimaline ilişkin uyarılarını da şuracığa not etmeliyim. Bu uyarı, seçime 10 gün kala, internet üzerinden yapay görüntüler ile Kılıçdaroğlu aleyhine bir kampanya başlatılacağı iddiasını içeriyor. Gelişmeleri dikkatle ve esefle izliyoruz …
Günler bildik hızıyla geçiyor ve bizi 14 Mayıs Pazar gününe yaklaştırıyor.
Olup bitenlere şöyle bir değindikten sonra, son günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitinglerinde sıkça duymaya başladığımız ‘Kazanıyoruz’ sloganının çok büyük anlam ve önemini vurgulayıp noktayı koymak istiyorum.
Bu sloganı, 14 Mayıs’a doğru sadece Millet İttifakı mitinglerinde değil, Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güçbirliği İttifakı mitingleriyle de çok daha yaygınlaştırarak, çok daha yüksek seslerle, haklılığın gücüyle ve gerçek bir inançla haykırmalıyız: ‘Kazanıyoruz!’ diye …
En ufak bir tereddüt göstermeden.
Bir anlık duraksamamız bile, sevgili eşim Ayşegül’le sevgili annelerimiz Suna Edirne ve Özgen Kaşkar ile sevgili babalarımız Mehmet Fahri Edirne ve Hayati Kaşkar’ın beklentilerine de saygısızlık olur çünkü. Onlar da hep kazanacağımızı bilerek, buna içtenlikle inanıp ille de kazanma kararlılıklarını bizlere miras bırakarak ayrılmışlardı aramızdan … Anılarının sorumluluğu çok büyük! Bu anlamda da içimizde büyük bir huzurla, yüksek bir saadetle, saygıyla, sevgiyle ilân ediyorum: Ka-za-nı-yo-ruz!
Herşey çok güzel olacak!
1 Yorum
Ka-za-na-ca-ğız Başka çaremiz yok!