Yılmaz Kaya AYLANÇ
Özgürlük, sorumluluk demektir. (George Bernard Shaw)
TDK’ya göre ‘sorumluluk’ ise, kişinin kendi davranışlarını veya yetki alanına giren herhangi bir durumun tüm sonuçlarını üstlenmesi anlamına gelmektedir.
Sorumlu olmak, sorumlu davranmak, yaptıklarından ettiklerinden sorumlu olmak, kendi dışındakilerin de özgürlüklerini ve yaşamlarını garanti eden bir davranış anlayışıdır aynı zamanda.
Birlikte yaşamanın kalitesini belirleyen en önemli kriter olarak, o toplulukta yaşayan bireylerin sorumlu davranmalarına bağlı olduğunu düşünüyorum.
Bu açıdan konuya baktığımızda sorumluluk, bireyin karar ve davranışları kendi çevresi için birinci derecede etkili ve fakat bazı konularda tüm ülke ve hatta dünya için önemli olabilmektedir. Burada bir kişinin düğmeye basmasıyla bazen tüm dünya etkilenebilir diyorum. O nedenle hassas konularda düğmenin iki anahtarı olur ve en azından sorumluluk büyük olduğu için ortak akıl devreye girerek sorumluluk paylaşılmış olur. Bu da, aklın yolundan yürümek olarak bana daha doğru geliyor.
İşte böyle bir anlayış ile bu yazımda kişilerin ve kurumların sorumluluklarını değerlendirecek ve doğru olduğunu düşündüğümüz yol ve davranışları ortaya koymaya çalışacağım.
Sorumluluklara önce iktidardan başlayalım.
Mevcut iktidar, 21 yıl yönetmiş olduğu ülkemizde dikkat ederseniz halâ birçok sorunun olduğunu bunca yıl sonra çözüm önerisi ile kabul etmiş oluyor. Hatta dikkat ederseniz söyleyecekleri çok şey de olmadığı için, bazı vaatlerinde muhalefetin yapacaklarını söylüyor ve bazı söylemlerinde de ayrışmayı körükleyen ifadeler oluyor. Ancak burada bir konuyu belirtmeden geçemeyeceğim.
2002 yılında iktidarı törenle aldıkları halde şimdi “seçimi kazanırlarsa iktidarı verecek misiniz” diyerek halkı sandıktan çıkan halkın kararına karşı çıkmaya çağırmaktan çekinmiyor. Ve “sandıkta darbe yapacaklar” diye iktidarı ve ona oy verecek halkı tehdit edip birbirine kırdırmaktan çekinmiyorlar.
İktidarı SORUMLU davranmaya davet ediyor ve halkın tercihiyle geldikleri gibi halkın tercihi ile gitmeyi bilmeleri gerektiğini söylüyorum.
Peki muhalefet bu aşamada nasıl sorumlu davranmalı dersiniz?
Muhalefet, 21 yılda ülkenin geldiği bu olumsuz durumda halkın umudu olmayı hak eden bir yaklaşım gerçekleştirmeli. Öncelikle birlik ve beraberliklerini muhafaza etmeli, seçimi kazanacak çalışmaları yapmalı, halkın oylarına sahip çıkmalı, hiçbir şekilde atılan oyların dışında sonuçları etkileyecek oluşumlara izin vermemeli, bundan önceki seçimlerden de ders çıkararak, ‘PARDON’ denmeyecek bir seçime girildiğinin bilincinde ve SORUMLULUĞUnda olmalıdır.
Seçimlerde yeterli oyu alamayacak CB adayları ile bazı partilerin, durumlarını bir kez daha gözden geçirmeleri yerinde olacaktır.
Böylesi önemli bir seçimde, kaybederlerse sandığın kararını kabul etmeyecekleri anlamına gelen sözlerin söylenmesinden sonra bence durum biraz daha değişmiş olmaktadır. Bu adayların çıkıp halka, bu son değerlendirmelerden sonra “biz seçimlerden çekiliyoruz” demek büyüklüğünü ve SORUMLULUĞUNU ortaya koyan açıklamalar yapabilirler. Bu onları küçültmez, büyütür. Tabii iyi niyetliyseler ve ülkemizi, halkımızı ve geleceklerini düşünüyorlarsa.
Bir büyük ve en önemli sorumluluk da halka, seçmene düşmektedir.
21 yıl yaşadıkları ve destekledikleri veya muhalif oldukları bir iktidar sürecinden geçtiler. Şimdi iktidarı destekleyen veya sandığa gitmeyecek olan seçmenlerin sorumluğu üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
Bugün ülkemizde 20 milyon civarında vatandaşımız devlet yardımı almakta. Bu tabiî ki halkın suçu değil. Halkı yardıma muhtaç yapan 21 yıllık iktidarın iş bilmezliğidir veya bu halkı bilerek muhtaç yaşatmak ve kendine bağlamak için uyguladığı bir siyasettir.
Şimdi, bu sürmeli midir? Yoksa insanca, yardıma muhtaç olmayacak gelire sahip olacak uygulamaları gerçekleştirerek onurlu yaşama yürümek için bu gidişe dur mu demek gerek. İşte bu seçimde buna bir yanıt vereceksin. Çocuklarının da senin yaşadıklarını yaşamamaları için bu gidişe dur diyebilirsin. Bu düzenin değişip değişmemesi senin elinde ve bu senin SORUMLULUĞUNdur.
Kadınlar, bu seçim neredeyse sizin zaferiniz olabilir. ‘İstanbul Sözleşmesi’ni bir imza ile ortadan kaldıran iktidar, bu seçimi kazanabilmek için 6284 nolu kadını koruyan yasanın iptalini isteyen partiler ile ortaklık yapmaktan çekinmedi. Bu ortaklar; kadının resmini çektirmeyen, seçim arabalarında kadını kara bir gölge gibi gösteren karanlık gerici bir anlayış. Kadın bu toplumun yarısıdır ve her şeyde bu kadar hakkı vardır. Bunun için de kimseden izin alması gerekmeyen özgür bir yurttaştır. Taliban Afganistan’da iktidarı ele geçirdiğinde iktidar, “anlayışlarımız arasında fark yoktur” diyebilmiştir. Varın gerisini siz düşünün. Anneler; 6 yaşındaki kızlarının koca koca adamlar ile evlendirilmemesi, kurs adı altında cemaat ve tarikat evlerinde tacize uğramamaları, erkek çocuklarının tacize uğramamaları, dayak yememeleri ve daha pek çok çağdaş yaşama ters gelen gerici ve yobaz anlayışa esir edilmemeleri için bu seçimde SORUMLULUĞUnuz çok büyük. Vereceğiniz oy ile bu anlayışa devam veya dur diyebilirsiniz. Karar sizin!
Gençler, ülkemizin geleceği ve kurucumuz Atatürk’ün vatanı emanet ettiği gençlerimiz. Özellikle bu seçim oy kullanacak 5.2 milyon genç yurttaş. Ne yazık ki bu genç yaşta ülken sana çok büyük bir SORUMLULUK yükledi. Sen, bu seçimde vereceğin oy ile ülkenin Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesini de sağlayabilirsin, veya gerici anlayış ile Ortadoğu ülkesi olup tek adam rejimine devam diyebilirsin. Sen, sınavlarda çeteci uygulamalar ile soruları birilerine vererek senin kazanmanı engelleyenlere, kazandığın sınavlarda da mülakat kisvesi altında daha az puan alanları kazandırarak sana kaybettirenlere devam ya da tamam diyebilirsin. Tek bir kişinin her şeye karar vereceği bir saltanat rejimine dur diyebilir veya ortak aklın kararları aldığı parlamenter ve güçler ayrılığının, hukukun üstünlüğünün olduğu çağdaş bir yönetim şekline geçebilirsin. Gördüğün gibi bir oy deyip geçme, bir ülkenin kaderini belirlediğini bil. Yukarıda belirttiğim konulara kulak ver, dans ile “Cambridge Analytica”cılık oynamaya çalışanlara ve bu yolla iktidarda kalmak isteyenlere destek olma, kazanacak adaya oyunu ver, ziyan etme. Ki yarınlarda “Ben, en kritik seçimde, bugünkü uygar dünya ile yola devam edecek yönde oy kullanarak SORUMLULUĞUMU yerine getirmiştim” diyebil.
Bu ülkenin uzun zamandır iyi yönetilmediğini, nereye bakarsanız görebildiğiniz bir zaman yaşamaktayız.
Bugün emekli olan bir çalışan ne araba, ne ev alamamaktadır. Alma hayali bile artık yok. Oysa bunlar önceki iktidarlar zamanında olabilen şeylerdi. Şimdi niye olmuyor?
Şimdi alınan ücretler aylık ev kirasını bile karşılayamamaktadır. Oysa barınma haktır. Peki neden bu durum yaşanıyor?
Adalet arayan insanlar çeşitli zorluklarla karşılaştıkları gibi, yargının verdiği kararlar neden tartışılır oldu?
Gençler neden yurt dışına gitmek istiyorlar? Neden, “sınava girsem ne olacak, nasıl olsa torpilliler girecek” diyecek duruma geldiler?
Neden milyonlarca yurttaş, işsiz kalıp evlerde oturmak zorunda kaldı?
3 milyonluk işin 13 milyon liraya yapıldığı neden tartışılır oldu?
Düşünce suçu ile hapishanelerde pek çok insan neden bulunuyor?
Neden düşüncelerini açıklamaktan korkar oldu insanlarımız?
Muhalefet, neden “ülkenin 418 milyar dolarını getireceğim ve halka geri vereceğim” diyor?
İktidar “sınavlarda mülakatı kaldıracağını” neden vaat etti?
Neden halkın büyük kısmı ‘ekonomik olarak yaşamakta zorlanıyoruz’ diyor?
Bulundukları coğrafyaya büyük katkıları olan fabrikalarımız kapatılıp ürettikleri ürünleri şimdi neden yurt dışından alıyoruz?
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken, dünyanın pek çok ülkesinden neden o ürünleri ithal etmek zorundayız?
Doktorlarımız ülkeyi terk ederken “giderlerse gitsinler” diyen iktidar şimdilerde neden “gelsinler, ne isterlerse vereceğim” diyor?
Ülkemizde nerede ve ne durumda olduklarını bilmediğimiz on milyon üstünde yabancı göçmen, mülteci vb. neden var?
Neden Avrupa Birliği’ne kabul edilmiyoruz?
ABD’ye parasını verdiğimiz uçakları neden alamıyoruz?
Onca nitelikli üniversite ve akademisyeni neden kaybettik?
…
Bu ve benzeri soruları-nedenleri sayfalarca sıralayabiliriz. İşte bu ve pek çok neden için sandığa gitmek ve geleceğimiz açısından SORUMLULUK almak zorundayız.
Sadece sandığa gitmek de yetmez, gidip oyumuzu geçerli olacak şekilde kullanma SORUMLULUĞUMUZ da var. Unutmayalım, geçen seçimde 1.8 milyon oy geçersiz olduğu için sonuca etki etmedi.
İstiklal Marşımızda da belirtildiği gibi ‘Korkma’dan ve SORUMLUluk bilinciyle oyumuzu geçerli biçimde kullanarak, ülkemizin geleceğinde kendi payımıza düşeni yapmalıyız. Bu bizim vatandaşlık görevimiz olduğu kadar içinde yaşadığımız topluma karşı da bir SORUMLULUĞUMUZdur.
Vicdanımıza ve aklımıza danışarak demokratik bir TÜRKİYE için.