BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Muğla Çevre Platformu, ‘ülkemize baharlar getirecek yeni siyasi irade’ye şöyle sesleniyor:
“Doğayı tahrip eden politikalar derhal değiştirilmeli, ekolojik odaklı bir sistem değişikliği gerçekleştirilmelidir!”
14 Mayıs seçimlerine bir gün kala Muğla Çevre Platformu’nun (MUÇEP) seçim bildirgesini siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşmakla yetinerek, sevgili ülkemizde 15 Mayıs’ta başlayacağına inandığım yeni dönemi, çevre penceremizden çıplak gözle görülen bilindik sorun gündemimizi anımsatarak karşılamak istedim.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde tercihlerimizle yeniden şekillenecek olan ‘siyasi karar mekanizmaları’ karşısında, birikmiş yığılmış sorunlar yumağı ile başbaşa çözüm arayışımız kesintisiz sürecek yeni dönemde de. Mücadelelerimiz sürecek. Başarılar yaşayacağız, hayal kırıklıkları da. Tarih böyle. Mucize yok. Bıkmak yok. Yılgınlığa kapılmayacağız. Her şey tam istediğimiz gibi olamayacak yine ve fakat biz ‘Her şey çok güzel olsun’ diye diye yürüyüşümüzü sürdüreceğiz inatla, kararlılıkla, umutla, coşkuyla.
Yıllar içinde, çevre için olmazsa olmaz çözüm talepleriyle gerçekleştirilen mücadelelerle, direnişlerle dile-gündeme getirilen bir dizi sorun başlığını içeren bu bildirgede yinelenen hedeflere daha çok zaman yitirmeden ulaşılabilmesi dilekleriyle …
Tarih yolculuğumuzu, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevre eksenli yeni yeni talepler için geniş ufuklu hak-hukuk-adalet mücadeleleriyle sürdüreceğiz. Söz, yetki, karar ve iktidarın halkın olacağı doğrudan demokrasiye doğru, emin adımlarla yürüyeceğiz …
Muğla Çevre Platformu Seçim Bildirgesi
MUÇEP olarak, parçası olduğumuz mücadelelerimizi ve taleplerimizi ana başlıkları ile kamuoyu ile paylaşmak ve genel seçim sürecinde halkımızın temsilcisi olmaya aday olan siyasi partilerin, ittifakların ve milletvekili adaylarının dikkatine sunmak istiyoruz. Girilen seçim sürecinin ülkemizin geleceği açısından taşıdığı önemin farkındayız, ancak sorunu yalnızca bir seçim sorunu olarak görmüyoruz.
Yaşadığımız doğal felaketlerle her geçen gün iklim krizinin yıkıcı sonuçlarının daha çok farkına varıyoruz. Yaşamı savunan bizler, uygarlığın devam edebilmesi için doğayı tahrip eden politikaların derhal değiştirilmesi ve ekolojik odaklı bir sistem değişikliği gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda, çok sayıda ekoloji örgütüyle birlikte MUÇEP’in de katıldığı Ekoloji Hareketleri Konferansı’nda kabul edildiği gibi politik bir özne olduğumuzu biliyor; yaklaşan seçimde ekolojik yıkıma yol açanlara oy vermeyeceğimizi duyuruyoruz.
MUÇEP olarak aşağıda önemli gördüğümüz örneklerini dile getirdiğimiz ekolojik sorunların ve taleplerimizin genel seçime katılan tüm taraflarca ne ölçüde dikkate alındığının, verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğinin takipçisi olacağız; doğayı, yaşam alanlarını yok eden politikalara ve uygulamalara karşı mücadelemize devam edeceğiz.
Kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.
MUÇEP’in ekolojik yıkıma yol açan politikalara ve uygulamalara karşı verdiği mücadeleler
-Doğal Sit Alanlarının yeniden değerlendirilerek koruma statülerinin düşürülmesi,
-Siyasi iktidarın sermaye kesimleri ile el ele yürüttüğü ÇED süreçleri; Halkın Katılımı toplantılarına sunulan başvuru dosyalarının ve Proje Tanıtım dosyalarının gerçek dışı verilerle düzenlenmesine karşı koyma,
-Kömürle işletilen termik santrallerin yol açtığı ekolojik yıkımlar ve iklim değişikliği,
-Kıyı alanlarının ve plajların özelleştirilerek halkın ücretsiz kullanımına kapatılması,
-Mesire alanlarının özelleştirilerek halkın ücretsiz kullanımına kapatılması,
-Yörede yaşayan insanların iradesine rağmen verilen maden ocağı işletme ruhsatları ile ormanların yok edilmesi,
-Kıyıların, sulak alanların, tarım arazilerinin ve ormanların yapılaşmaya ve yatırıma açılması,
-İmar planı değişiklikleri ile doğal varlıkların hızla yok edilmesine yol açan yoğun yapılaşma tehditleri,
-Orman yangınları,
-Yerel yönetimlerin, halkın taleplerini gözardı ederek kamusal alanların rant alanına dönüştürülmesine izin vermeleri, ekolojik yıkımlara ortak olmaları.
Taleplerimiz
-Ismarlama hazırlatılan sözde “Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporları”na dayanılarak yapılan rant odaklı tüm doğal sit değişiklikleri iptal edilsin. Doğal sit alanları, gerçekten ekolojik temelde, halkın katılımı ile şeffaf yürütülen süreçlerde yeniden değerlendirilsin.
-ÇED süreçlerinin yürütülmesinin siyasi erkten bağımsız hale getirilmesi ve bilimsel temelde yürütülmesini sağlamak için yasal değişiklik yapılsın.
-Mahkeme kararları uygulansın; Muğla bölgesindeki tüm termik santraller derhal kapatılsın.
-Orman alanlarında verilen tüm maden ruhsatları, sanayi, enerji ve turizm projeleri iptal edilsin.
-Doğal orman varlıklarını yok eden endüstriyel plantasyon uygulamalarına son verilsin.
-Kıyı alanlarının, plajların, mesire alanlarının ve diğer tüm alanların özelleştirilmesine son verilsin.
-İmar planı değişiklikleri, doğanın korunmasını temel alarak halkın katılımı ile yapılsın.
-Tüm sulak alanlar mutlak korunacak alan statüsüne alınsın, sulak alanlara yapılmak istenen millet bahçesi projeleri ve turizm projeleri iptal edilsin.
-Orman alanlarında yangın riskini arttıran, ormanların ekolojik bütünlüğünü bozan tüm enerji, sanayi, turizm, altyapı projeleri durdurulsun.
-İklim Değişikliğine Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi ekonomik bakış açısından ekolojik bakış açısına dönüştürülsün, mümkün olmazsa pilot uygulaması yürütülen Proje tümüyle uygulamadan kaldırılsın.
-Suyun halkın ulaşamayacağı bir doğal varlık olmaktan çıkarılıp ticaret nesnesine dönüştürülmesine son verilsin.
-Yöremizde ve bütün ülkede sürmekte olan kaçak yapılaşmaya son verilsin.
-Ekolojik bir anayasa tüm tarafların katılımıyla tartışılarak yürürlüğe konulsun.
-Belediyeler, halkın kabul etmediği plan değişiklikleri yapmaya son versin.
Çok özel not: ‘Annelerimiz’ için …
Eşim Ayşegül ile birlikte; doğayı, yaşam alanlarını yok eden politikalara ve uygulamalara karşı bahar mücadelemizi sevgili annelerimiz Suna Edirne ve Özgen Kaşkar’a saygı ve sevgi yürüyüşü olarak armağan ediyoruz. Çünkü onlar hep bizden yana oldular, hep bizden yana umutlu oldular. Başaracağımıza hep inandılar … Anıları önünde saygılarla, sevgilerle eğiliyoruz …
‘Akbelen Ailesi’nden açıklama var:
Seçim öncesi de sonrası da sözümüz bir: #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz
İkizköy Çevre Komitesi, seçimlere odaklandığımız koşullarda #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz kararlılığını bir kez daha yineledi. Siz sevgili okur-yazarlarımın seçimlere, Akbelen Ormanı’na karşı görev ve sorumluluklarımızla birlikte gitmenizi istedim …
Hep birlikte #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz
Son aylarda depremin hepimizde yarattığı derin sarsıntı ve üzüntüyle birlikte, gözümüzü kulağımızı deprem bölgelerinde unutulmaktan korkan ve halâ toparlanmaya çalışan insanlarımıza vermiş, İkizköy ile ilgili son gelişmeleri uzun bir süre aktaramamıştık.
Yaklaşan seçimle birlikte toplum olarak yoğun bir gündemin içine girmekle beraber İkizköy Akbelen’de de yaşadığımız gerilimli yoğunluğu paylaşmak istedik. Çünkü bir süredir şirketin seçimden sonra Akbelen Ormanı’na kesim için gireceğinin duyumlarını alıyoruz. Ve ne yazık ki bilimsellikten uzak hazırlanan bilirkişi keşfi sonucu kaldırılan yürütmenin durdurulması kararı yüzünden, Akbelen Ormanı her zamankinden daha çok tehlike altında!
Seçimlerden sonra göreve gelecek yetkililere şimdiden sesleniyoruz: Akbelen Ormanı koşulsuz şartsız korunmalıdır, buradaki madencilik faaliyetlerine bir an önce son verilmelidir!
Şimdiye dek ülkece geçirdiğimiz büyük yangınlar, seller, depremlere rağmen hız kesmeden çalışmaya, kömür çıkarmaya, ömrü dolmuş zehirli termik santrallerini çalıştırmaya devam eden YK Enerji şirketi, her zor anı değerlendirmeye devam ediyor. Bizler yaralarımızı sarmakla uğraşırken, maden alanında patlattığı yüksek şiddetli dinamitlerle bizlere her defasında depremi yaşatıyor. İkizköy’de yeni yapılan binalarda dahi oluşan çatlaklar, her defasında yüreğimizden bir parça koparıyor. Muğla’daki aktif fay hattına çok yakın yaşayan bizler, korku dolu günler geçiriyoruz. Siren dahi çalınmadan patlayan dinamitler, ömrümüzden ömür çalıyor. Bununla ilgili en son jandarmaya şikayet dilekçesi verdik ve acilen bir şeyler yapılmasını bekliyoruz. Aktif fay hattının üzerinde bulunan Kemerköy Termik Santrali’nin daha korkunç yıkımlara sebep olabileceği halde kar hırsı yüzünden hala çalıştırılmasını endişe içinde izliyoruz.
Akbelen’de 2 yıl önce başlattığımız çadırlı nöbetimizi ise bir an olsun bırakmadık. Bu nöbet sayesinde Akbelen’in halâ yaşadığını biliyor, kurtarana dek bu nöbeti ve meşru mücadeleyi bırakmayacağımızı bir kez daha haykırıyoruz.
Şirket, Işıkderesi’nde yok ettiği arkeolojik kazı alanından sonra bu kez Akbelen’deki kazı buluntularını çıkarmak amacıyla arkeolojik kazılara başladı. Daha önce akıbeti bilinmeyen ve bize asla bilgi verilmeyen bu hassas konu ile ilgili büyük kaygılarımız var. Devam ettiğimiz nöbette gözümüz bir yanda ormanımızda, zeytinimizde, tarihimizde, yaşam alanımız olan her yerde!
Bizler bugüne dek yılmadan sürdürdüğümüz haklı mücadeleyi kazanana kadar götüreceğiz!
Şu an Akbelen Ormanı dimdik ayakta ve yaşıyorsa; burada nöbet tutan bizler kadar bizi destekleyen, kampanyamızı imzalayıp paylaşan, bizleri takip edip sesimize ses olan sizlerin de emeği var.
Şimdiye dek birlikte dayanışmayla yaşattığımız Akbelen Ormanı’nı birlikte yaşatmaya devam edelim! Akbelen’i koruyan mahkeme kararı olmasa bile onu koruyan büyük bir Akbelen Ailesi var! Hep birlikte #AkbelenOrmanınıVermeyeceğiz